Sanayi: Hammadde işlemek, ürünü kullanacak hale getirmek üzerine kurulu sistemlerin yönetimi…

Ülkemizin sanayileşme tarihinin hatalarına çuvaldızı tatlı tatlı batıran bir kitap tavsiyesi yapacağım bu ay sizlere…

Tarih bilmek bütünü görmeyi sağlar, geleceğe bakışı değiştirir. Kendimizi geliştirmek istediğimiz her alanda tarihi detayları okumak gereklidir.

Güngör Uras bu harika kitapta Osmanlı’dan bu yana tam aha oldu derken olduğu yerde dönüp duran sanayileşme sürecimizi akıcı ve Ayşe Teyze’ye anlatır gibi anlatıyor.

Keyifle okudum… Cebime sanayi gelişiminin ülkemize olan faydaları adına pek çok not koydum.

Küçük bir kesit paylaşmak isterim:

0001701925001-1Osmanlı’dan bu yana sanayileşmeye, kalkınmaya çabalıyoruz. Niyetimiz iyi de… Netice kötü…

Biz yola geç çıktığımız için, bizden önce yola çıkanlara yetişmekte zorlanıyoruz. Üretmek yerine ithal etmenin kolaylığı var. İçeride ithalatçı ile sanayicinin kavgası var. Dışarıda daha önce sanayileşenlerin, bizim gibi ülkelerde sanayileşmeyi engellemeleri var. Türkiye’nin bulunduğu bölgenin, işimize gücümüze bakmamızı engelleyen özellikleri var. Osmanlı’dan bu yana dinmeyen başkaldırılar, terör olayları var. Eğitim sisteminin bozukluğu var. Eğitimde, dini eğitimin bilimsel eğitimin önüne geçmesi var. Hukuk sisteminin, mülkiyet hakkının gelişmemesinin getirdiği sorunlar var. Bütün bunların üzerine özelleştirme rüzgârında Cumhuriyet döneminde var olanların yok edilmesi var. Bir türlü silkinerek kendimize gelemiyoruz… Hele hele şimdilerde üretmekten vazgeçtik. Tüketiyoruz. Sanayi sektörüne, tarıma, üretime yatırım yapacak yerde dış ve iç kaynakları inşaata, konuta, AVM’lere harcar olduk. Bu kısırdöngüden kurtulmak zorundayız. Kısırdöngünün dışına çıkabilmenin tek yolu, planlı ekonomiye dönmek, yeni bir “Atılım Programı” ile sanayileşmeye, kalkınmaya yönelmektir.  


Kitabı bitirdikten sonra kendi yaşanmışlıklarımdan bir kesit geldi, aklıma. Önceki yıllarımda bir üretim fabrikasında İK Müdürü olarak çalışma fırsatım olmuştu. Bu sayede sanayinin önemi, zorluğu ve topluma katkılarını da görme şansım oldu. Fabrikada çalıştığım dönemde İnsan Kaynaklarına staj yapmaya gelen bir çocuğun üretim sektörü için söyledikleri geldi aklıma:

“Ben hep otellerde çalışmayı düşünüyordum. Hizmet sektörü genç ve dinamik görünüyordu. Fabrikalar ise daha hantal, daha yavaş yapılar geliyordu, gözüme. Hareketli biri olarak fabrikada sıkılacağımı zannediyordum. Oysa ne kadar yanılmışım? Fabrikalarda ne kadar çok emek ve zihin gücü varmış. Fabrika stajının beni çok daha fazla geliştirdiğini düşünüyorum…”

demişti…

Maalesef ben de, gençlerin üretim sektöründe çalışmaya çok sıcak bakmadıklarını düşünüyorum. Yatırımcıların tarihi hatalarımız ve bu güzel kitabın dilinden öğrendiğim gerçeklerimiz nedeniyle yaşadıkları zorlukların yanı sıra istihdam konusunda yaşadıkları sıkıntılar aşikar…

Sanayi sektöründe çalışmak:

  • Ölçülebilirliğin daha net olduğu,
  • Yeterlilikler ile duygusal zekanın birleştiği taktirde bambaşka çalışma ortamları yaratılabilen,
  • İnovatif düşünce yapısını geliştirebileceğiniz,
  • Emeğin ve zekanın birleştiği,
  • Takım çalışmasının hissedildiği,

bir ortam bulmak demektir.

Yatırımın bol, inovasyonun çok, kazancın büyük, ülkemin hatalarına yenilerinin eklenmediği ve ders aldığı bir düzen dilerim…

Hatice Bulut

İnsan Kaynakları Danışmanı & Eğitmen

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür