80’li yıllarda dünyaya gelenlerdenim…
“Mahallede ilk televizyon bizim evdeydi” diyen bir kadının, “biz fener ışığı altında kitap okurduk” diyen bir adamla evliliğinden oldum… Bunun getirisidir, kalemimden;
“İnsan kanaat ettiği kadar zengindir ve insanın geldiği her kazanım noktası onun kıt kanaat halidir…”
Diye dökülen satırlarım…
Varlığın şımartılmış görgüsüne ve yokluğun ezik hırsına dair fikirlerimin olgunlaşma süreci; zengin evler ve fakir sofralar arasında geçen hayatımın, zengin ya da fakir fark etmeden “huzur” olan yerde güzel geçtiğini anlamam ile başladı… Bu da en büyük olgunluğum oldu…
Müjdat Gezen’in yıllar sonra bir röportajında takıldığım bir sözü vardı;
“Ben galiba sanatçıyım…”
Ben de 30’lu yaşlarda, kimi düşüncelere göre ömür başında, kimi düşüncelere göre yolun yarısında söylemeye başladım;
“Ben galiba farklıyım…”
Tabi eğitimin mütevaziliğine bırakacaksak kendimizi, bu“farklılık” kelimesini çok dikkatli kullanmak gerektiğinin de bilincindeyim.. Henüz o kadar olmadım… Çok yolum var… Benimde herkes gibi egolarım var, törpülemeye ve büyümesini engellemeye çalıştığım…
Yazar burada ne mi demek istiyor? :
– Saçını farklı tarayan ve trend giyinen, çok sevgili görmüş, sözünü esirgemeyen, rahat ve rahatsız edici derecede zengin görünümlü, bir o kadar da borçlu gençler topluluğuna, şöyle bir baktığımda, hep aynı cümle:– Ben biraz farklıyımdır yaaeehh…
Siz de yeni tanıştığınız insanlara kendilerini anlatmasını söyleyin, onda dokuzun ağzından aynı sözler çıkacaktır.
Bu durumda sanırım kendini bilenlerin şöyle demesi gerekiyor:
– Ben biraz sıradanım yaaa…
Kendimi anlatıyordum değil mi?
Sıradan işte… Herkes kadar insan, herkes kadar Dünya’lı…
Yazmayı doğduğumda bilmiyordum, elbette. Ama harflerle tanışmamın ikinci senesinde kelimeleri birbirine yakıştırmayı sevdim, üçüncü senesinde konuşurken utangaç, yazarken dans eder gibiydim ve hayatın sunduğu her yola çantamda kelimelerimle çıktım… Kişilere cevaplarımı hiç okumasalar da kalemimle verdim… Onlar bilmiyordu ama ben yazıyordum…
Kapak isminin altında imzamın olduğu kitaplarım olmasını düşledim… Henüz ömrü tamamlamadığıma göre düşüm hala hayatta… Ancak gecikmeler ve beklenmedik sapmalar gerçekleşti.
Buraya kadar yazı içseldi… 🙂
Buradan sonrası yeterlilik.
Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletme bölümünde okudum. Drama ve Dramaturjiye olan özel ilgim ile aldığım eğitimler ve yaşadığım tatlı deneyimler oldu. Gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yaparak öğrenci harçlığı çıkarttığım yollardan geçtim. Bir taraftan yazıya, bir taraftan sosyolojiye ve araştırmalara olan ilgim ile İK alanına yöneldim. Farklı sektörlerde alanın farklı bölümlerini tecrübeledim. Eğitimci oldum. Yetmedi eğitmenlik için farklı farklı eğitimlerle heybemi şişirdim. Diksiyon ve sahne eğitimleri aldım. İnsan kaynakları fonksiyonları eğitimleri vermeye başladım. Milli eğitime bağlı kurumlarda eğitmenlik yaptım. Tam zamanlı çalıştığım yerlerde daha çok organizasyonel gelişim konularında projeler üretmek, sistemler kurmak ve yönetmek üzerine çalıştım. Süreçte Kalite yolculuğu açıldı. Baş denetçi oldum. Proje bazlı danışmanlıklar yaptım ve müthiş tecrübeler edindim. Kendimi güçlendirmek adına koçluk yolculuğuna daldım. Koçluk yolunda dipsiz bir kuyunun içine girdim. Aldığım eğitimlerle kendimi geliştirme sürecimi devam ettirirken, bir taraftan öğrendiklerimi uygulamak ve uyguladıklarımı burada aktarabilmek adına yazmaktayım.
Zaman zaman motivasyonumu aşağı çeken tüm olumsuzluklara, mesleğimin henüz yeterli düzeyde tanınmıyor ve anlaşılmıyor olmasına karşın azmettim, devam ettim. Şimdi yönetici düzeyinde İK yaparken, eğitmen ve başlangıç düzeyinde koçluk rollerimle kariyer yolunda ilerlemeye devam ediyorum.
Sayfanın kuruluş amacı:
Özgeçmişimin yazıya aşık yanı ile aklımdan düşenleri “Buluttan Düşenler” bölümünde, doğru şekilde yapmayı ve anlatmayı kendime misyon edindiğim mesleğim İnsan Kaynakları ile ilgili makalelerimi, “İK Makaleler” bölümünde sizlerle, paylaşmaktayım.
Keyifli okumalar
Hatice Bulut