Yazı yazmanın her türlü konuyu değerlendirmek ve özümsemek için fırsat olduğuna inanıyorum.

Yine, özgür alanımda (blogumda) gelenekselleştirdiğim bir yıl sonu değerlendirme yazısı için daha klavye başındayım.

Yılın başında çağırdıklarımın o yıl içinde karşılık buluyor olması bu geleneğimi kendi iç dünyamda daha da etkileyici kılıyor.


2018den 2019’a geçişte

Yazımı “Sosyal yılıma veda, özgür yılıma “merhaba”” cümleleri ile kapatmış.. (Oca 2, 2019)

2019’dan 2020’ye geçişte

“Merhaba, Cesur Yılım!” diye seslenmiş…. (Oca 5, 2020)

2020’den 2021’e geçişte

2021’in adını “Başarı” koymuş… (Ara 28, 2020)

2021’den 2022’ye geçişte

2022’yi “mutluluk” ile gel” diye çağırmıştım… (Ara 31, 2021)


Bu bir kehanet gösterisi değildi tabiki… Bununla birlikte, bu yazılarda çağırdığım kelimeler üzerinden kendimi sözlüye tutmak kendi dünyamı değerlendirmede oldukça etkin bir yöntem oldu diyebilirim.

Dolayısı ile bu yöntemi, yazmayı seven, kendine kadar da olsa yazan herkese tavsiye edebilirim.

Gelelim geçip gitmekte olan 2022 yılına….

Değerlendirme için nereden başladığıma kadar gitmek gerekiyor.

2021…. Başarı dilekleri ile başladığım 2021, hayatımın en zor yılı…. Başarmak, atlatmak, tekrar başarmak ve dimdik kalmaya çalışmak sınavları ile geçen yıl… Hacıyatmaz gibi bir o yana bir bu yana sallandığım yıl…

Minik dünyamda zor sınavların olduğu 2021 yılının son gününe dair bir anı canlanıyor gözümde…

Yıl başına saatler var. Lunaparkımda; yanıp sönen ışıklı süslerle ile dolu yılbaşı ağacım, renkli tabaklar içinde minik ikramlarla donatılmış masam ve vazoda yerini almış olan kokinalarım hazır.

2 kişilik bir masada oğlumla yeni yıla merhaba demeyi planladım. Sonra yakın arkadaşlarımın komşum olması kolaylığından faydalanarak minik bir ev ziyareti programım var. Oğlumun keyfi pek yok. Midesi bulanıyor. 12’den sonra arkadaşıma geçmemi mi istemiyor acaba? Nazlanıyordur belki… Geçmem mühim değil de bulantı psikolojik mi yoksa gerçekten üşütmüş mü? Kestiremiyordum.

Masaya geçtik. Renkli masamdaki özenerek yapılmış yemeklerimi tabaklarımıza koydum. Oğlum pek yemedi. “Ekmek ye bastırsın, yoğurt ye iyi gelir” öğütlerimde pek fayda etmedi. Masadan aç kalkıp odasına gitti. Süslü ama sessiz bir ev… Yorgun geçen yılın tüm izlerini hissettiriyor. Saat tam 23.05 oğlum salona geldi. “midem çok bulanıyor” diye tekrarlamasından kısa bir süre sonra salonun orta yerine ağız dolusu istifra etti. Her yer ağzından çıkanlarla kaplıydı sanki… Kedimiz masanın altından tedirgin bir ifade ile bizi izliyor. Önce oğlana bir müdahale sonra salonu temizleme… derken saat: 23.30.

Mutfağa geçtim. Balkon kapısını açtım. Bir sigara yaktım. “Bu yıl yaşadıklarımın arkada kalmasını 2022’nin bize mutluluk getirmesini istedikçe son gün bile bu terslikleri yaşıyorum…” karamsarlıkları ile doldum. Tam o sırada inanılır gibi değil mutfağın orta yerinde duran halının altından çatır çutur sesler gelmeye başladı. Tövbe… “Sanırım zaten dünyanın son günü bugünmüş” diye geçiyor aklımdan…  Halı, gözümün önünde kambur oluşturarak kalkıyor, altındaki kalebodurlardan tuhaf sesler geliyor. Saniyeler içinde ne kadar çok olasılık düşünebilirseniz o kadar çok olasılık düşündüm. En büyük olasılık deprem. Ev ortadan ikiye ayrılıyor. Oğlumun odası mutfak duvarının arkası… Şimdi o bir tarafa ben bir tarafa düşeceğiz. “Çatır çutur seslerle şişmekte olan yerin üstünden atlayıp karşıya geçeyim de en azından oğlumdan tarafa düşerim…” gibi eylem planları ile dolu zihnim. Bir kaç dakika mı bir kaç saniye mi bilmeden geçirdiğim ama zihnimde milyonlarca senaryo canlandıran o anlar sonunda bitti. Kalebodurlarımda hava boşluğu varmış ve tam da yeni yıla geçmeye 15 dk. kala şişip, çatlayıp, havalarını alıp çıkıp gitmişler…

Bir iki yeni yıl kutlaması sanılan ancak heyecanla olayı anlatıp durum kritiği yaptığım telefon konuşması ardından tekrar oğlumun odasına geçtim. Yatağında uzanıyor. Çok mahsun, kusmaktan beyaz tenine minik kan oturmaları olmuş. Kafasını seviyorum. Dakikalar tükeniyor. Hoşgeldin 2022…. Mutlulukla gel………

ve güneşin etrafında bir turu daha tamamlamanın ardından 2022’ye dönüp baktığımda totem bu sefer kökten tuttu. Oley be!! Mutluluğu bulduğum yıl, kendimi kendime bırakmamın ardından bir kaç küçük sınav sonunda gidenleri yolculadığım, üstümdeki kamburlağı attığım, omzuna güvenle yaslandığım izole çevre ile yoluma devam ettiğim, son haftasında parmağıma bir yüzük taktığım, ortası yarık evimden ayrıldığım, ait hissetmediğim iş yerimden ayrılarak sıfırdan başlamaya cesaret verecek bir işe adım attığım, yenilendiğim, gülümsediğim, sınavlarımın ödüllerini topladığım yıl.

Teşekkür ederim, tüm tecrübelerin, ilk yarıdaki sabrımın sonunu; son yarıda, olmadı son çeyrekte altın tepsilerle sunduğun için…

Her karanlığın sonu aydınlık… Salonun ortasına ağız dolusu kusan çocuğun içinin ferahlaması, orta yerinden çatalayan evin arkada kaldığı, kaotik beslenmelerden ibaret ve kendinin farkında olmayan bir ortamın arkada kaldığı yıl.. Hepsini güzel uğurladım.

2023 Huzurla gel…. Seni kocaman kocaman “Huzur” resimleri ile resmedeyim…

Benden tarafda yıl bu kadar… Yazı çok kişisel, dünyadan uzak ve benim dünyamın içinden… Neticede blog benim, kalem benim 🙂 Arada kendimi de kendime yazıp rahatlatmak isterim. Sonrası beni hep geliştiren mesleğim hakkında daha da bol ve üretken yazılar yazmaya devam edeceğim.

Sevgiler,

Mutlu, Huzurlu yıllar,

Hatice Bulut

 

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür