Örnek aldığımız insanlara dönüşüyoruz. Peki ya örnek aldığımız insanın arkasında gölge olmak??

Bir geçmiş zaman anısı:

Vaktin birinde çalıştığım bir işletmede potansiyeli çok yüksek ancak bulunduğu yerden, durumdan, ortamdan genel memnuniyetsizlikleri olan bir çalışan vardı. İş hayatındaki ilk deneyimi sayılırdı. Mesleğini sevdiğini söylüyor ve kariyer planları kuruyordu. Ancak maalesef kendisini diğer kişilerle kıyaslıyor, sürekli olarak “Ona yapıldı, bana yapılmadı. O böyle dedi, bu şöyle yaptı” söylenmelerinde bulunuyordu. Bunların neticesinde de motivasyonunu yüksek tutabilmemiz için sürekli takdir bildirimlerine ihtiyaç duyuyordu.

Çok boyutlu liderlik kişinin yeterlilik ve motivasyonuna göre davranmayı gerektirir. Ancak motivasyonu sürekli dipte olan buna karşın potansiyeli yüksek olan kişiler benim en çok zorlandığım kişiler olmuştur. 

Zaman içerisinde potansiyelinin, analitik bakış açısının, yorumlama kabiliyetinin çok yüksek olduğunu ve kendisine inanması durumunda çok iyi yerlere taşınabileceğini düşündüğüm bu arkadaşımızın, kendisine bir rol model belirlidiğini farkettim.

Rol model aldığı kişi inançları katı, iş yapış tarzı agresif, yapıcılık yerine otoriteye inanan biriydi. Yani benim iş yapış tarzımla arasında dağlar, yollar, vadiler, dünyalar var. Pek tabiki her iş yapış şeklinin etkili ve etkisiz alanları mevcut. Ancak bu ikili arasındaki durum biraz daha farklıydı. Ayşe, Fatma’yı kendi yeterliliği olmayan tüm işler için kullanıyor, az kişili ortamlarda takdir ediyor, onun olmadığı ortamlarda verdiği emeği ağzına bile almıyordu. Fatma ise resmen Ayşe’nin keskin küp tavırlarını taklit ediyor, büyüyünce Ayşe olmak istediğini ilan ediyordu.

Ayşe birine bağırıp telefon fırlatıyor, ertesi gün Fatma fırlatıyor. Ayşe birilerini sivri bir dille eleştiriyor, ertesi gün Fatma eleştiriyordu.

Ayşe benim için kurtarılamaz vakka. Fatma başka yerde olsa içinden cevherler çıkartabileceğime inandığım ancak bana değil bağımlı derecede güce bağlılık sendromu yaşayan Ayşe’ye hayran… Fatma’ya ne kadar dokunmaya çalışsamda olmadı, vaktim yetmedi, yetkim yetmedi, sesim yetmedi… Olduramadım.

Öykünün devamında yıllar sonra Fatma’dan haber aldım. Ayşe hala aynı iş yerinde aynı kısır döngüde kendini ve güç tutkunlarını etkilemek ile meşgul. Fatma sonunda bir cesaret yeni ufuklara yelken açmaya heveslenmiş. Ancak malesef geliştirilebilir potansiyelini yanlış öğrenmeler ile beslediği için uzun süre işsizlik sonrası kariyerindeki sıfır noktasına geri dönmek durumunda kalmıştı.

Tüm iyi niyetimle sıfırdan başladığı yolu bir an önce tamamlamasını ve güce olan tutkusu ile kapanan göz perdesinin kalkmış olmasını diledim. Zira vakti ile kendi yetkinliklerinde gözde olmak yerine elin yetkinliklerinde gölge olmayı seçmiş olmasaydı; ilgili kişiyi sollar geçer, çok daha büyük yollar almış olurdu.

Bu da böyle bir İK anısı…

Dokunamadıklarına yangın bir iyi niyet elçisi olarak dokunduklarımın başarıları ile gurur duymaya devam edeceğim.

Not: “İyi” çok göreceli bir kavram.. Bu yazıda peşinde olduğum nokta Fatma‘nın; Ahmet, Mehmet veya Hatice yerine Ayşe‘yi örnek almış olması değildi. Burada üzüldüğüm ve bana “keşke böyle olmasaydı” dedirten nokta, yazının adında da olduğu gibi potansiyeli yüksek olan birinin, ilham alayım derken, gölgede kararması olmuştu.

Teşekkürler,

Sevgiler,

Hatice Bulut,

 

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür