Anlatmayı sevdiğim  hikayelerden biridir “Kartalın Tavuk Hikayesi”. “Duyanlar bir de benim dilimden dinlesinler, duymayanların bilgi dağarcığına küçük bir faydam olsun” düşüncesi ile paylaşıyorum:


Vaktin birinde bir tavuk çiftliği var… Bir bahar günü tavuklar çiftliğin içinde dolaşmaktalar. Dolaşırken avare avare, çiftliğin en büyük, en yüksek ağacının altından geçerken bir yumurta görüyorlar. Fakat yumurta kendi yumurtalarından farklı, alacalı bulacalı, kocaman, dalgalı dalgalı… Önce biraz tereddüt ediyor ahali.. Sonra anne tavuk diyor ki:

– Kıyamam ben bu yavrucağa, kendi yavrularımdan ayırmam, kümese götürelim.

Diğer tavuklarda kabul ediyor, yumurtayı kümese götürmeyi… Gagalaya gagalaya kümeslerine götürüyorlar, bu garip yumurtayı …

Anne tavuk, kuluçkada, tüm sıcaklığını vererek bakıyor yumurtaya. Zaman geçiyor ve kırılıyor yumurta. İçinden images (2)çirkin garip bir kuş çıkıyor. Kocaman kanatları, simsiyah tüyleri var, kuşun. Bu kuş bir kartal yavrusu, kartal yavrusu olduğunu bilmeyen… Çiftlik ahalisi, farklı olduğunu hissettirmiyor, kartal yavrusuna. Ne anne tavuk, ne kardeşleri, ne de çiftliğin horoz babası, ayırmıyorlar kendilerinden bu garip kardeşlerini.

Zaman  böyle geçip giderken büyüyüp serpiliyor simsiyah tüylü, kocaman kanatlı kartalımız, ancak kendisini tavuk bilerek, annesini tavuk, kardeşlerini civciv, babasını horoz bilerek…

Günlerden bir gün, göğe kaldırıyor kafasını, bizim kartal yavrusu. O da ne? Bir kartal! Gökte kanatları açmış süzülmekte… images (1)Yavrunun içi açılıyor. Onun gibi süzüldüğünü hayal ediyor, gökyüzünde… Hemen koşuyor anne tavuğun yanına..

– Anne

diyor.

–  Gökte süzülen bir kuş gördüm, ben. Öyle güzel, öyle asil açmıştı ki kanatlarını. Ben de, onun gibi olmak istedim. Ben de uçmak istedim, anne.

Anne tavuk, önce bakıyor etrafa. Sonra, bakıyor, kara tüylü yavrusuna. Usulca diyor ki:

– Ama sen tavuksun. Tavuklar uçamaz ki!

Kartal yavrusu büküyor boynunu… Birkaç deneme yapıyor gizli gizli, çitlerin üzerinde.

Olmuyor başaramıyor. Pes ediyor. Kabulleniyor, tavukluğunu!

Aradan zaman geçiyor ve bizim kartal, hiç kartal olduğunu bilmeden, gökte soyu gibi süzülmeden, yumuyor gözlerini, ölüyor…


Acıklıdır, hikayenin sonu… Farkındalık yaratmak adına sevdiğim hikayelerden… Anlatırken şöyle bağlarım sonunu:

Eğer sizde inanmazsanız içindeki kartallara, pes ederseniz; bir kartal olduğunuzu hiç bilmeden bu dünyadan göçüp gidersiniz!

Ne olduğunuzu keşfedin ve sarılın içinizdeki inançlara!qlbna.com135527213814

Bir başka açıdan bakalım… Belki de, huzurlu yumdu gözlerini bizim kartal. Sevildi ve sevdi, kabul gördü… Azim yerine huzuru seçmiş de olabilir ve bu da yanlış değildir. Bu durumda sadece tercihlerimiz bizim kim olmak istediğimizi belirleyecektir.

Haz aldığınız işler bulun, kendinize. Böylece hiç çalışmamış gibi hissedeceksiniz. Mutluluk seçimlerden ibaret.

Seçimlerimiz; ya içimizde yara kalır, ya da kendimizi keşfetmemize sebep olur...

Hatice Bulut

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür