Günce Pencerisinden 2020’ye veda…🖐🖐🖐

Günce Pencerisinden 2020’ye veda…🖐🖐🖐

Günce Pencesinden 2020:

Ocak 2020: Yıla kollar serum moru, dil tatsız, beden halsiz, antibiyotik sersemliğinde bir giriş yapıldı. Sonrasında “Ocak Ayında Covid Geçirdiğini iddia edenler furyası”na gireceğimi tahmin etmek mümkün değildi. Doktor tarafından domuz gribinin bir türünü geçirdiğim söylenmişti. Asla tam olarak gerçeği bilemeyeceğim bu anı yılın sağlık sınavına ilk başlangıç oldu.

Şubat 2020: En yakın dostlarımdan biri ani bir rahatsızlık geçirdi. Aniden gelen kötü haberlerin bıraktığı izi o gün itibari ile taşımaya başladım. Müthiş bir kaybetme korkusu yaşadım. Zaman kavramı sadece onun hastane günlüğünde bir isim olmuştu. Sağlığın önemini sanırım virusten önce bana bu yıl tatsız bir beyin kanaması anlattı. Başrolde o vardı, candostumun sevenleri olarak bizler sadece gelip giden figüranlardık. Film mutlu bitti. O günlerden kalan hatıralar iştahla yenen sütlaçın tadında kaldı. 🙏🙏🙏

Mart–Nisan- Mayıs: Vuhan’dan gelen şehir efsanesi tadında hikâye ülkenin ortasına düşüverdi. Aslında virus Dünya’yı çoktan kavurmaya başlamıştı da -ülkemiz penceresinde- ateş ocağa düşünce yanık kokusu alındı.

Hiç olmadığı kadar evde oturuldu. Ekmek elden para KÇÖ’den… Kendi minik penceremden durum şükürlüktü. Ancak genele yayılan işsizlik, küçük işletmelerin zorlukları, yarım ödenen ücretler, ücretsiz izinler vs. düşündürücü ve ürkütücüydü…

İbana gönderilenler bize de düştü mü bilinmez ama bir şekilde geçinildi!

Ekmek elden diyorsak lafta değil. Gerçekten de ekmeklerimizin hamurları elden geçti. Mayalanmış ekmek furyasına katılmak kendi adıma bir şerefti. 😂 Hiçbir zaman Trabzon Vakfıkebir ekmeği görünümlü koca somonlar yapamasam da yenilebilir yaratıklar üretmeyi başarmıştım.🍞🥐

Pijamalar değer kazandı. Zaten çok severdim, işime geldi. Online toplantılarda pijama üstüne giyilen gömlekler benim için eğlenceli, kimine göre deli işiydi.😜

Haziran-Temmuz-Ağustos: Birinci Yeni Normal başladı. Valla yalan yok ben baya normaldim. Ancak asla bilinçsiz değildim. Belki de “yeni normal” demek “bilincini kaybetmeden hürriyeti yaşayabilmek” demekti. Şansın yaver giderse bulaş olmadan geçer giderdin… Öylece geçip gittim ya da öyle sandım…

İki mini kontrollü tatil yaptım. Bolca denetimli çalışmalar atlattım. Evden çalışmanın verdiği rehaveti üzerimden atmak için tonlarca karar alıp bir çoğunu başaramayarak rehavete teslim oldum. Belki bedenin de durması gerekiyordu. Netice de kaygı seviyemiz artmıştı ve kendimize göre haklılık payımız vardı.

Rehavetim blogada yansımış olacak ki yazı anlamında zamanım daha fazla olmasına rağmen üretkenliğim çok düşmüştü ve 2020’yi en az blog yazısı yazdığım yıl olarak kapattım. Toplamda yazdığım 8 yazının 4’ü iş dünyası ile ilgili “İK Makaleler” bölümünde, kalanı “Buluttan Düşenler”e covid günceleri olarak eklendi. Blogda duygusal yanımı çok daha fazla öne çıkardığım bir yıl geçirdim.

Zamanı bu kadar yaymışken üretkenliğimizin azalmış olması beni “zaman bulamıyorum” söylemi üzerine çok da düşündürdü. Üretmek için bulmamız gereken zaman değil, istekti…

Eylül-Ekim: Kendimce huzurluydum. Mutluluğu kafamda tekrar kurgulamış, Covid sınırları içinde yaşanabilecek en iyi yaz mevsimini yaşamış, fazla zarar görmemiştim. Hayata dair bazı güzel başlangıçlar sonbaharda filiz verdi. Benim penceremde yılın en iyi kararları bu aylarda alındı, yeni başlangıçlara bu aylarda başlandı. Bazı eksik parçalar tamamlandı.

Tabi ki hala hayattan beklediklerimiz ile hayatın verdikleri arasındaki yetinme sınavımız devam ediyor… Yaşadığımız sürece evrileceğiz. Kendi minik penceremde, yeni bir evrimin içinde iyiye sığındığım, dingin bir döneme girdim. Şükür ile… 🙏

Kasım-Aralık: Tam “yasaklar tekrar başlayacak mı?” “Yok yaa tekrar eskisi gibi olmaz” falan derken sinyaller çakmaya başladı. Mekanlar 10’dan geriye sayar gibi saat kısıtlaması saydı, saydı, saydı veeee 1’den 12’ye, 12’den 10’a, 10’dan 8’e derken kapanış geldi… Boomm hepsi paket servise dönüşüverdi.  Garsonlar kuryeye, temizlik görevlileri paketçiye dönüştü. Evrilmeler bitmedi gitti… Bir sürü küçük işletme zor günleri ikinci kez ve daha az dayanma gücü ile girişti.

İki ucu lekeli değnek… Kapansalar bir dert, kapanmasalar bir dert… Onca sanatkar ve zanaatkar bu yıl çok zor sınavlar verdi.

İkinci yasaklı günler başladı. Birinciden daha sıkıcı, daha alışılmış ve gizemini yitirmişti. Bizleri ayakta tutan şey bilimden beklenen umuttu. İKİNCİ YENİ NORMAL için gün saymalara başlandı. Böylece koca bir yıl bitti, gitti, yitti…

✨✨✨✨4. Yıla İsim Koyma Totemi:✨✨✨✨

Yeni yıl yazılarımda 2018’i “Sosyal”, 2019’u “Özgür”, 2020’yi “Cesur” yıl olarak çağırdım.

İlginçtir, hepsi adını yaşadı. 2021’in adını çağırırken ne kadar dikkatli olmam gerektiğini 3 yıllık geleneğimin sağlaması bana çok iyi anlattı. Neyi çağırdığınıza dikkat edin… Çünkü sonrasında sanki bir ermiş gibi çağırdığınızı yaşıyorsunuz…

O zaman bu yıldan istediklerimi incelikle düşünüyor ve kulağa biraz egolu gelse de kendi minik penceremde bu yıl çok ihtiyacım olacak bir tamlamaya yönleniyorum. Bir minik ergenin sınav yılında benim de vereceğim yeni sınavlar ile çekirdek dünyamızda 2021’in adını “Başarı” koyuyor ve nice güzel başarıları sağlıkla bu yıla yazmayı diliyorum…

Penceremden çıkıp Dünya için yeni yıla bir isim koymayı düşündüğümde ise “bilinç” kelimesini çağırıyorum.

Daha bilinçli olmayı istiyor ve şu dileği iliştiriyorum:

Bilinç bize vicdan ve azim getirsin, bencillikten uzak tutsun dilerim…

Hoş gel 2021

Sevgiler,

Hatice Bulut

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür

Post navigation

back to top