Uzun bir aradan sonra “Rutin” kelimesinin beni teşviği ile yazıyorum. Çünkü 11 Mart 2020 tarihi itibari ile sağlığımızı etkileyecek koşullar gereğince hayatlarımızın pek çok rutini değişti.

Severek izlediğim Melikşah Altuntaş’ın “Az TT” isimli kısa videolarında “önce anlatacağı konunun başlığını TDK’dan sorgulatma; sonra konu ile ilgili derdini anlatma rutini” benim yazılarımda da mevcut ve bu rutinim Melikşah’tan eski 🙂

Başlayayım o zaman:

TDK’da “Rutin” kelimesi:

1. Sıradanlık, çeşitlilik göstermeyen, alışılagelmiş düzen içinde yapılan

2. Yapılması alışkanlık hâline gelmiş iş

Ve ben:

Şimdi yeni rutinlerim, atıllıklarım, iyi alışkanlıklarım, kötü alışkanlıklarım, yeni varoluşum ile yeni bir zaman diliminden yazıyorum.

Mina Urgan’ın çok sevdiğim “Bir Dinazorun Anıları” isimli kitabından bir kesit düşüyor aklıma:

“Sigarayı bir türlü bırakamamamın bana verdiği aşağılık duygusundan ancak yaşlanınca kurtuldum. Çünkü Profesör Dr. Süleyman Velioğlu bana dedi ki: “Mîna hanım, daha genç olsaydınız, sigarayı bırakmanız için size korkunç baskı yapardım. Ama artık yaşlanmaya başladınız. Ve bir insan, alışkanlıklarıyla birlikte yaşlanmalı.” Ayağa kalktım, Süleyman Bey’i bağrıma bastım, öptüm. O ne doğru lâf! Ruh doktoru dediğin böyle konuşmalı işte!

İnsanlar gerçekten de alışkanlıklarıyla birlikte yaşlanmalı. Zaten bu alışkanlıklar, bir çeşit “rituel” yani kutsal bir tören gibi bir şey olur ihtiyarların gözünde: Sabahları pencereye bitişik salıncaklı koltuğunuza oturacaksınız. Denize bakarken, mutlaka, ama mutlaka cam bir bardakta (porselen fincan kesinlikle olmaz) şekersiz çayınızı içerken, sallana sallana ilk sigaranızı yakacaksınız.”

Öyle iyi anlıyorum ki; Mina Urgan’nın hissettiği “alışkanlıklarının, yasaklar yoluyla elinden alınmaması” durumuna sevincini…

Hele bir de yasakların elimizden aldığı onca alışkanlığı düşününce..

Uzaklaştığım rutinler:

  • Aşırı dokunsal bir insan olmam dolayısı ile birinci sıraya sarılmak rutininin elimden gitmesini yazabilirim galiba; ikinci sırada kapalı alanlarda kalabalık konserlere gönül rahatlığı ile gitmek; üçüncü sırada maskesiz yaşam…

Zorla kazandığım rutinler:

  • Yumruk tokalaşması, sosyalleşmek için ev gezmeleri ve maskeli balo…

Tüm bu tükecilerin getirisi:

  • Yazı yazmaya atıl kalma hali, boş zamanı değerlendirmek yerine boşa geçen zaman sirsileleri ve isteksizlik…

Üretken olma durumu itici kuvvet gerektiyor. Bu kuvvet karnını doyurma ihtiyacı gibi güdüselde olabiliyor, içten gelen bir motivasyon hali de…

Benim minik dünyamda kendime çuvaldız niteliğinde yazdığım bu yazının çıkış nedeni ise:

Sitenin ara yüzü, 2021 yılı içinde yazıp yarım bıraktığım veya tamamlayıp içime sinmeyen bir sürü yazı ile dolu… Gitmek bilmeyen bir atıllık geldi üstüme, bitmedi gitti. İttirdim, bu yazı çıktı.

İtiraftan başlayayım dedim. Kendimi cimcikleyip “yaz be kızım, daha iyi ne var ki yabildiğin?” diye teşvik etmeye çalıştım. Gördüklerini yaz, hayatının 4’de 3’ünü kaplayan iş dünyası anılarını yaz; bildiklerini, uyguladıklarını, sindirdiklerini yaz; ilişkilerde gözlemlediklerini, davranış modelleri ile ilgili tecrübelerini yaz… Tekrar yaz, bir daha yaz, okunsun dilekleri ile yaz, ilham olsun diye yaz, mutlu olduğun için yaz, mutlu etsin diye yaz, minicik bir kar tanesi kadar da olsa öğretici olabilmek ümidi ile yaz… Yazmak rutinini bozmamak için yaz…

2020-21 kötülükler silsilelerinin karamsarlığından çıkarak kabuğunu kırda yaz…

ve yazdım gitti….

Yazamamak rutinimin bacağını kırma hikayemin içinden çıkarak “Rutin Güzeldir” başlığına geçtiğimde; bu kelimenin “sıradanlaşmak, monotonlaşmak” gibi kelimelerin altında ezildiğini gözlemliyorum.

Oysa rutinlerimiz bize güven sağlar. Elimizden alındığında konfor alanlarımızdan çıkmanın tedirginliği oluşur. Rutinlerimizin renkliliği bizi yerimizde sayan değil, geliştiren kişilerde yapabilir.  Çok basit bir örnekle spor yapma rutininin getireceği sağlık, yemek yeme rutininin geliştireceği gastronomik zevkler, kitap okuma rutininin geticeği bilgi seli sıradanlık değil geliştiren davranışlar olarak sıralanabilir.

Bu durumda hayatımızın rutin kodlarını doğru belirlemek gerekiyor. Herkesin doğrusu kendine tabi ki 🙂 Rutimiz iç huzurumuzu geliştiyor ise sarılmalı, kemiriyorsa o alışkanlıktan kurtulmak adına beyne gönderilen sinyaller ile oynamaya çalışmalıyız.

Yapılan araştırmalar insan beyninin ödül sisteminin kendimizi iyi hissettiren davranışlar ile çalıştığını ıspatlıyor. Ödül yolağı olarak da bilinen sistem bize motivasyon sağlıyor. Bu durumda ödül yolaklarımızı doğru belirlemek keyif verici rutinlerimizi sağlıklı hale getirmek bizi hem motive hem de sağlıklı biriyler haline getirecektir.

Ben eski üretken rutinlerime 21 gün boyunca yazıp 21. günde “rutin güzeldir!” başlığı ile dönüyor ve herkese kendi doğrularının ve koşullarının çerçevesinde huzur veren rutinler diliyorum.

Dengelerin bozulmadığı bir dünya dileği ile,

Hatice Bulut

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür