Aldatılan, aldanan, şiddete meyil veren, şiddet gören, çalışan, kazandıkça farklılaşan, dünyayı yöneten, her ayrıntıyı düşünebilen, artıları ve eksileri ile beraber sürekli değişen, alışverişten vazgeçmeyen, güçlü oldukça yalnızlaşan, yalnız kaldıkça duygusallaşan, duygusallaştıkça bocalayan, bocaladıkça zorlaşan hayatların içinde kısır bir döngüde yaşayan genç kadınların çoğunlukta olduğu bir zaman dilimindeyiz.

Kadın haklarında yol aldığımız, kadının sesini duyduğumuz yıllardayız. Daha çok uzun yollar olduğunu bilsek de, yapılan her güzel çalışmayı alkışlayacak bilinçli gençlerin arttığının da farkındayız.

Ancak üretken kadının yalnızlaşması, erkeklerin daha öğrenecek çok şeyi olduğunu düşündürdüğü gibi, kadınların da dünya dengelerini unutmaması gerektiğini düşündürüyor, bana…

Ben hiç “keşke erkek olsaydım” dememiş bir kadınım. Kadın olmanın çok daha ince ve özel olduğunu düşünmüşümdür, kendimce… Ancak üstün değil, altta da değil, eşit hiç değil. Mars ve Venüs hesabı 🙂 iki ayrı cins, iki ayrı dünya olarak görüyorum kadın ve erkeği. Ancak cinsiyet farkı gütmeden, insan olarak baktığımızda kadınında erkek gibi sağlam durması gerektiğine inanıyorum.

Sapasağlam olmalı kadın, gidenlerle yıkılmamalı, yalnızlıklarla başa çıkabilmeli, annelik duygusunu tatmalı her kadın… Çiçek dikmeli ve kadın gibi kokmalı kadın, düşünmeli, yorumlamalı, okumalı ve renk katmalı, dünyaya.indir (1)

dunyalilar.org/ sanat, bilim ve tarih adına çok güzel yazılar paylaşmakta olan sevdiğim bir sitedir.  Sanat ve bilim dünyasına ismini kazımış pek çok kişinin biyografilerini okuyabildiğim bu siteyi özellikle biyografi okumayı sevenlere tavsiye ederim.

Dünya kadınlar günü ile ilgili de aydınlatıcı bilgiler paylaşmış okurları ile:

http://dunyalilar.org/triangle-gomlek-fabrikasi-yangini.html

okuyunuz.

Kadınlar gününün; çiçekli, çikolatalı, hatta artık pırlantalı ve eğer sevdiceği kutlamayı unutur ise bol bol dırdırlı bir kutlama günü olmadığını bilmek, bu günü kutlamanın farklı olması gerektirdiğini hissettiriyor, bilinçli kadına. Ancak hatırlanmaya ve sevilmeye her daim ihtiyacı olan kadın doğasının böyle günlerde “kıymetini, naifliğini ve önemini biliyorum” mesajları ile süslenmesine de karşı değilim. Abartmamak ve anlamlandırmak lazım diye düşünüyorum. Bu günü anarken, öncelikle, güne özellik katan olayların tekrar yaşanmaması adına neler yapıyoruz, bu sorgulanmalı.

Çalışan kadının doğum izinindir (3)inin uzaması nedeni ile işe alımlarda ikametgah ve özlük bilgilerinin kontrolü ardından gelen ilk sorunun “çocuk yapmayı düşünüyor musunuz?” olmasını sorgulayalım, mesela….

Kadın çocuk yapmalı, evet! Bu harika duyguyu, tatmalı. Hele hayata renk katan, kendi ayakları üstünde durmak isteyen, evine katkı sağlamak isteyen, akşam iş dönüşü evinde keyif yapmayacağını bile bile çalışan kadınlar, kesinlikle çocuk yapmalı. Yapmalı ki kendileri gibi güzel çocuklar yetiştirsinler… Kadın çalışmalı, körelmemeli. Aynaya baktığında kendini aydınlatmalı kadın… Çünkü kadın parladıkça güzelleşir, başardıkça dikleşir, sevildikçe özel hisseder ve anne oldukça içindeki mucizeye inanır. Kadını anne olmaktan soğutacak bir sistem içinde olmayın. Kadına destek olun, iş yerlerinizde bu konuda sıkıntı yaşanacağı düşünülüyorsa alternatif çözümler bulun. Bu güzel günü böyle anmış olun.

Erkeklerin çoğunlukta olduğu iş yerlerinde ses azdır, doğru!

Erkeklerin çoğunlukta olduğu iş yerlerinde uzun süreli çalışma fazladır! (Erkek, askerlik ve geçimsizlik gibi durumlar haricinde ayrılmaz işinden)

Erkeklerin çoğunlukta olduğu yerlerde iş vardır, biter ve dağılır herkes evine, doğru!

Peki ya kadınların çoğunlukta olduğu iş yerleri:

Masası-&ccedilBilgisayarlarının yanındaki küçük saksıda çiçekleri vardır, kadınların, renkli kağıtlara yazılmış hatırlatmaları, kalemliğinde hiç kullanılmamış tüylü kalemleri vardır. Kadın girdiyse işin içine ofisinizin rengi değişir. Gri bir renktir. Kadın tüm renkleri getirir. Kadının olduğu iş yerinde sorgulama daha fazladır. Çünkü kadın yaratıcıdır. Kadın içindeki şefkati işine kattığında muhteşem bir sanatçı olur. Nasırlı elleri ile tarlada kopardığı çiçeği, bilgisayarda masa üstüne taşır… Kadın neşe getirir. Neşe ses yapar. Kadın ışıldadıkça parlar, kadın parladıkça hayat renklenir.

Denge önemli bir çizgi! Hepimizin meziyeti farklı, alanı farklı. Ancak Dünya, birbirimizin alanına girmeden paralel çizgilerde el ele yürüdükçe daha güzel bir yer olacaktır. Dünya dengesinde doğru yürümeyi başardıkça bizler, Dünya Emekçi Kadınlar Gününün hatırlanması da anlam kazanır.

Benden tüm hemcinslerime:
Kader mahkumları var, yazgısı yarım kalmışlar var, sustukça yalnızlaşan, yalnızlığından memnun indir (4)yaşayanlar var…
Hayat seçimlerimizden ibaret…
Seçimlerimizi doğru yapmadığımız zaman biz kadınları karalamak çok kolay!
İşte bunun için her zaman dik durmamız, seçici olmamız ve sessiz çığlıklarımızdan çocuksu mutluluklarımıza kadar, kadın olduğumuzu unutmayıp, erkek olmaya çalışmaktan vazgeçmemiz gerekiyor…
İyi ki kadınım, iyi ki hiç erkek gibi olmaya özenmedim…
İyi ki en ağır kolileri taşıyamayacak kadar zarif kalmayı,yolda dik yürümeyi, alımlı olmayı, gerektiği gibi kibarca konuşmayı bildim…
İyi ki Allah’ın bana verdiğini en büyük mucizeyi ANNE olmayı tadabildim…
Anne olup sabır ve emeğin ne olduğunu öğrenebildim…
Kadın olmaktan gurur duyan tüm kadınların DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN…

Hatice Bulut

İnsan Kaynakları Danışmanı & Eğitmen

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür