Yazıya başlığın anlamını açarak başlayalım:
Zaman içerisinde “azimli” kelimesinin “azimle” kelimesi ile yer değiştirdiği atasözümüzün aslı:
“Azimli sıçan duvarı deler!”
Öznede vurgulanan “sıçan” kelimesi de bildiğimiz faredir.
Konumuzun başlığı buradan gelir…
Tavsiye:
Yanlış bilinen atasözlerini araştırın… Çok ilginç bilgiler ile karşılaşacaksınız. Yanı sıra atasözlerinin hikayelerini de araştırın. Harika kıssadan hisseler yakalarsınız. 🙂
Gelelim konumuza:
“Azim” kelimesini, son zamanlarda, çok sorgular oldum…
Malum, insani değerlerden fayda sağlamak üzerine kurulu bir meslek içerisinde çabalamaktayız.
İnsan Kaynakları olarak, bizler:
İnsan seçiyor, yerleştiriyor, kariyerini planlıyor ve hak geçirmeyelim diye çabalıyoruz!
Performans değerlendirmelerde, “Çalışan kazanır, elması kızarır” tatlılığında gelmese de çalışanların kulağına, dünyanın en ütopik rejimini deviren “insanların eşit olmadığı” gerçeğini aleni şekilde gözler önüne seriyoruz. (cümle derin, kendimce kurcalanmak üzere bekliyor bir köşede)
İnsan Kaynakları çalışanları olarak, denge unsuru olmak, süreçleri aksamaz şekilde kurmak gibi amaçlarımız var. Tabi ki iddialı hayaller bunlar.
Hayal deyince sanmayın ki imkansız, bizce! Sadece nida yapıyor burada yazan kalem, kendince!
Yoksa, azimliysen ve inanıyorsan yaptığın işe; şirketler bir adım yol gitsin diye hedefler koyar, azmeder ve başarırsın bir şekilde… Başarı, yüzde yüz olmaz, belki.
Herkesi faydaya inandıramazsın ya da herkese fayda sağlayamazsın. Ama azmettiysen eğer, muhakkak değişecektir bir şeyler!
Her yazının bir çıkış nedeni olur. Bu yazı da yaşanan bir diyalogun arkasından doğdu:
Danışmanlık verdiğimiz bir firmadan çıktık. Pırıl pırıl bir genç ile akşam trafiğinde sohbet halindeyiz. Miray, 25 yaşında. İdealist bir Y kuşağı. Başarılı giden projemizin yorumlarını yaparken “azmedersek başarırız” cümlesine takılıyor. “Ben” diyor, “memur olamam, emeklilik için çalışamam!”.
Maalesef, güvencede bir işin, genç bir beyne “tembellik” kavramı ile eşit şeklide bir algı doğurması ülkemizin şaşırtıcı gerçeklerinden!
Miray, diyor ki:
– Ben fayda sağlamaya inanıyorum.
Onu motive eden gerçek ne para, ne de güvence… Onu motive eden gerçek sadece faydalı olmak…
Düşünceli bir şekilde soruyorum, Miray’a:
– Peki, birileri tatil odaklı çalışırken bizde ki bu okuma, öğrenme, daha iyisi olma isteği de ne?
Sorumun üzerine yorumlaşıyor, sohbeti keyiflendiriyoruz…
Miray, arabadan indikten sonra düşünüyorum. Onun yaşlarında pek çok kişi ile mülakat yapma şansım oldu. Aralarında iyi okullarda okuyanlarda vardı, ne okuduğunu, neden okuduğunu fark etmeyenler de… Kendini Kaf dağında görenlerde vardı, hayatı tozpembe görenlerde…
Peki neydi Miray’ı farklı kılan?:
“Azim!”
Azmetmek lazım inandıkların için! Azmetmek ve vazgeçmemek lazım! Azmin sonu başarı olduğunda mutluluğun para pul ile değil, kendini değerli hissetmek ile geleceğini bilmek lazım. Kendini değerli hissetmek, dünyaya değer kattığını hissetmek, tanımadığın birinin teşekkürünü hissetmek lazım!
Bu düşünceleri kafamda yorumlarken başka dünyalara savruldum ve aklıma şu hikayem geldi birden:
“Vaktin birinde başarmayı çok istediğim bir iş vardı… Gece gündüz o işi en iyi şekilde yapmak için çalışıyor ve bir aksaklık olmasın diye yıldızlara dilekler bırakıyordum… Vakit doldu ve kendimce bir zirveye çıktım… Başardım… Aradan kısa bir zaman geçti ve durup etrafa baktım, yutkundum…
Dedim ki: “ peki şimdi ne oldu?”.
Çok istediğim bir işi almış ve bitirmiştim. Fakat başarınca hissettiğim gurur, hayatımı prensese çevirmemişti… Faydalı olmuştum ama dünya değişmemişti… Bir basamak daha atlamıştım ama ölümlüydüm… O gün, içimde birbirini kovalayıp duran kelebeklerin sandığımdan daha küçük olduklarını ve zirveye ulaşmak diye bir sonun olmadığını anladım…
Aradan biraz daha zaman geçti ve vakti ile başardığım o işle ilgili bir teşekkür aldım… Birileri yaptığım işten faydalanmış ve hiç tanımalarına rağmen faydalı olduğum için bana teşekkürlerini iletmişlerdi… O gün kelebekler tekrar kanat çırptı ve kelebeklerin sandığımdan daha büyük olduklarını ve zirvenin fayda sağlamanın hazzından geçtiğini anladım…”
Son olarak söyleyeceklerim:
Sevdiğiniz her şey için azmedin. Yarım kalan şeyler son nefesinize kadar içinizdeki kara boşluklarda gömülü kalacaktır. Sevdiğiniz işi yapın ve o iş’de çok başarılı olduğunuzda hayatınızın sihirli bir değnek dokunmuş gibi değişmeyeceğini (!) ancak fayda sağladığınızı hissettiğinizde duyduğunuz hazzın “azimli sıçanın başarısı” olacağını bilerek, gülümseyin… 🙂
Keyifli çalışmalar…
Dipnot: Bir konuyu kafaya takmak ve onun uğruna savaş vermek çok güzeldir. Unutmayın ki, bir insanın yapabildiğini tüm insanlık yapabilir. Ancak kafaya taktığınız, azmettiğiniz konunun sizi gerçekten mutlu edecek konu olup olmadığını doğru belirlemek de çok önemlidir…
Yani delmek istediğiniz duvarı iyi seçin :). Azmedilen bir konuda boşa kürek çekmek yoktur. Ancak yanlış duvara odaklanmak, daha büyük delikler açabileceğiniz duvarları görememenize neden olabilir.
Hatice Bulut
Leave a Comment