Üst not: Bu bir gözlem yazısıdır.

Dolayısı ile yaşım kadar gördüklerim aktarılacaktır. 🙂

İnsanlar belli konuları konuşmak için bir araya geliyorlar… Organize şekilde toplanarak, “toplantı” yapıyorlar.

Bizler de, iş yaşamında toplantıların önemini vurguluyoruz. Toplantıların yıllar içerisindeki değişimine de tanık oluyoruz.

Tanıklık ettiklerimizi harmanlayıp, kimi zaman söze, kimi zaman yazıya döküyoruz. Bu yazı da böyle bir yolculukla çıktı…

Nereden, nereye?

Toplantılar

90’lardan 2000’lere geçiş dönemi:

Genellikle toplantılar, kurumda bir sorun yaşanması ardından doğaçlama planlanırdı. Zamanı, süresi, yeri belli olmazdı. Mesela sert bir ses tonu ile yönetici:

“Tüm çalışanları 1 saat sonra odama bekliyorum!” derdi.indir (1)

Çoğunlukta ve hatta neredeyse sadece yöneticiler konuşurdu. Üstler, astlara emirlerini sıralardı. Toplantı bitmek bilmez, gün içerisindeki tüm planlarınızı alt üst ederdi. Azarlamalar, takdirlerden çoğunlukta olduğu için astlar bu toplantılara girmek konusunda hep isteksizdi.

2000’li yıllardan günümüze:

indirArtık, toplantı süreleri kısaldı. Karar alma mekanizmaları hızlandı. Toplantıların daha verimli olması adına sistemler düzenlendi. Şirketlerin toplantılar ile ilgili prosedürleri, toplantı takvimleri ve tutanakları var. Katılımcılar için toplantı öncesinde ve sonrasında yazılı bildirimler düzenleniyor. Toplantılarda alınan kararların uygulanırlığı, ilgili kişilerce, düzenli olarak denetleniyor. Böylece toplantılar kurumlara fayda sağlamak amaçlı beyin fırtınalarına dönüşüyor.

Yoksa sizin şirket hala 90’larda mı kaldı? Aaaa… 🙂


Bakınız! Hayatın bambaşka bir köşesine dair gözlemlerim ile birleştireceğim bu konuyu:


“Annemlerin Altın Günü”

Ne alaka? Çünkü Hayatın her alanında değişim kaçınılmaz. Bakmak, gözlemlemek ve sorgulamak istersek yönetim ve idare şekillerinin hayatın her alanında dönemsel değişimlere uğradığını görebiliriz.

Ben de gördüm ki, zamanın koşullarına göre değişen tüm sistemler gibi ev hanımları da altın günlerinin şekillerini değiştirdi…

İşte tam da bu yüzden, yazının bu kısmında kalemim, toplantıların bir başka çeşidi olan annemlerin altın günlerine yolculuk yapacak:

Çocukluğumda annemin her ay en az iki günü vardı. Sanırım birikim yapmak daha kolaydı. Belki de birikim yapma isteği daha fazlaydı.

Günler evdeki çocukların büyümesi ardından, artan masraflar nedeni ile zaman zaman durdu. Zaman zaman da günlerde biriken paraların kaymağını yediğimiz oldu.

Çay-davetleri80 sonları:

Marifetler yarıştırılırdı. Ev konseptinde gerçekleşen toplantılarda, ev sahibi bayanlar hünerlerini vitrinde beklettikleri tabaklara dizerek sergilerlerdi.  Yiyecekler o kadar boldu ki hiçbir tabak bitmezdi. Kadınlar kilolu ve mutluydu. Gün bitiminde tepside kalanlar, gündelik tabaklardan birine tıkıştırılır ve üzerine peçete örtmek sureti ile evin küçük kızına teslim edilirdi. Evin küçük kızı alt komşunun kapısını çalıp “bunu annem gönderdi” der ve çekilirdi. Bazen komşu teyze kapı önünde bekletip tabağın içindeki malzemeyi kendi evininin hünerleri ile değiştirirdi. Bazen de tabak ertesi gün farklı bir sunum ile (muhakkak üstü peçeteli) iade edilirdi. Peçete, hem toz konmasın diye, hem de olur da başka bir kişi yanımızdan geçerse “ayıptır, görmesin” diye konulurdu…

’90 sonları:

Konsept hala evlerdeydi. Ancak tabaktaki çeşitlilik ile ilgili anlaşmalar başlamıştı. “Sadece, 3 çeşit yapalım. 1 tatlı, 2 tuzlu yeter”.

Neden?fft99_mf2240003

Çünkü:

– Ekonomik kaygılar artmıştı.

– Komşuculuk azalmış, dolayısı ile artan tabakların israf olup çöpe gitme olasılığı fazlalaşmıştı.

– Kadınlar, kilo almak ve sağlık konularında daha bilinçli olmaya başlamıştı.

Şimdi ki Zaman:

anasayfa_kare_sosyal_kadinlar_is_hayatinda_daha_basariliEvde 3 çeşit menü çıkartmak bile zorlaştı. Günler, her ay farklı bir ev yerine, farklı bir kafeye ziyarete dönüştü. Konsept, bazen bir sabah kahvaltısı, bazen bir ikindi atıştırmalığı oldu… Altın günlerinin amacı bir araya gelebilmek, birazda nefes almaktı. Zaten altın alacak para yoktu. Kimi günler parasız toplanılır oldu, kimilerinde 50 TL.’lik temsili paralar toplandı. Ancak o 50 TL’leri biriktirmek için kafelere ödenen hesaplar göze görünmedi. Çünkü artık kendini yormamak, paylaşmaktan daha önemliydi. Paylaşmak demişken; şık yemek servislerinin fotoğrafları da, “gün arkadaşlarımla” başlıklı öz çekimlerinde paylaşılır oldu. Komşularla değiştirilen tabaklara ne oldu dersiniz? Tabaklar evde kaldı. Komşularla haberleşme ise asansör girişlerine asılan kağıtlar yolu ile yapılır hale geldi.

Kıssadan hisse:

Her dönemin yanılgıları, artıları ve eksileri vardır. Hayatın her alanında gördüğümüz “değişim”; çalışma hayatında da sürekliliğini ve hızını büyük bir ivme ile yaşamaktadır. Doğruyu bulmak için gözlemlemek, okumak ve sorgulamak şarttır.

Zamana ayak uydurun. Ancak zamanın getirilerini geçmişten ders alarak sorgulamasını da bilin.

Hatice Bulut

İnsan Kaynakları Danışmanı & Eğitmen

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür