Yakın Geçmiş Zamana Yolculuk:

  • Şubat sonu bir iş seyahatine çıkmıştım. Çalışmakta olduğum Turizm Şirketi için stajyer alımı yapmak üzere bir Meslek Lisesi ile görüşmeye gitmiştik. Şirketimizin tanıtımı, genç öğrencilere staj boyunca vereceğimiz imkanlar, velilerin sorularına cevaplar, öğrencilerin uygunluğu ve istekliliği ile ilgili görüşmeler ile geçen oldukça verimli 3 gün geçirmiştik. Kısa vadeli, insanın manevi tarafını da oldukça besleyen planlarımız vardı. Covid-19 Çin’de etkisini gösteriyor ancak henüz pandemi olarak anılmıyordu. Bir veli “virus gelecek olursa ne yapacaksınız?” diye sormuştu. “Umarız ülkemize gelmeden çaresi bulunacaktır. Bizler sizlerle büyümeye ve çalışmaya devam edeceğiz. ” gibi cümleler kurmuştuk. Kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde Covid-19’un ülkemizi de sarması durumunda sektörümüzün büyük ölçüde olumsuz etkileneceğini konuşuyor ve bir an önce çözüm bulunması için dua ve dilekler de bulunuyorduk.
  • Mart ayı başında Otellerimizde vereceğim eğitimler için eğitim planımı revize etmiştim. Sonra da sosyal medyada yayınladığım bir hikayenin üzerine “bahar gelince şehir şehir gezeceğim” yazmıştım. 🙂
  • Yine Mart ayı başında uzun zamandır planladığım ve bundan sonraki kariyer yolumda önemli etkisi olacağını düşündüğüm Koçluk eğitimime başlamıştım. 1 ay boyunca tüm hafta sonlarımı eğitim almak için rezerve etmiştim.
  • Covid-19 ülkemize girmeden bir kaç gün önce internetten spor kıyafet siparişleri vermiştim. Akşamları evimin yakınınındaki sahil yolunda yürüyüş yapma kararı almıştım.

Travma Gününe Yolculuk:

11 Mart günü o güne kadar ismini ezbere bilmediğim, bununla birlikte artık hayatımın sonuna kadar yüz hatlarını, mimiklerini, ses tonunu asla unutmayacağım Sağlık Bakanımızın o tarihi konuşmasını dinledim. Virüs ülkemize giriş yapmıştı.


Şimdiki Zamana Yolculuk:

(“Şimdiki zamana yolculuk mu olur?” demeyin. Ardışık kopyalar halinde gidilen bu zaman dilimine zihnimde yaptığım bu yolculukta neler olmuş, neler…)

  • Stajyer programız durdu. O çok hevesli, gözleri ışıl ışıl parlayan öğrenciler ve onların meslek edinmesi için birer süper kahraman gibi çalışan o tatlı öğretmenler başka bir baharda görüşmek üzere bizimle yazıştı. Dilerim, hepsi sağlıkla kalsın da gelecek bahara ulaşmak bizi ayakta tutsun.
  • Bahar geldi. Bırakın şehir şehir gezmeyi ofisime gidemedim. Nisan ayı için planlanan otel açılışlarımız ertelenirken, mevcutta 12 ay açık olan otelimizin de ilk kez kapanışına tanık olduk.
  • Durumdan ilk olarak etkilenen iki sektörün birleşimi olan (Havacılık ve Turizm) şirket grubumda acil önlem planları alınmaya başlandı. Bizler de kendimize düşen görevleri evimizden yapmaya başladık. Artık daha kontrollü ve daha bilinçli hareket etmek gerekliliğinin farkında verilen destekleri en iyi şekilde değerlendirmeye çalışma dönemindeyiz.
  • Covid-19’un ülkemize girişi koçluk eğitimimin üçüncü haftasına denk gelmişti. O haftaki eğitimimizi tedirginlikle ve biraz da verimi düşük şekilde almamıza neden oldu. Sonrasında belirsiz bir tarihe kadar eğitimi durdurma kararı aldık. Erteleme konusunda hepimiz hemfikirdik. Eğitimin beşinci, Covid’in ülkemize girişinin ikinci haftası online eğitime adaptasyon hızla artmıştı. Biz de bu duruma uyum sağladık ve ortak kararla eğitimin kalanını online gerçekleştirdik. Bu süreç hem online eğitimin bendeki verimliliğini gözlemlememe fırsat oldu, hem de kendime motivasyon kaynakları oluşturabilmemi sağladı.
  • İnternetten siparişini verdiğim spor kıyafetlerini hala göremedim 😊. Adres çalışma ofisimdi ve ben o kıyafetler gelmeden bir kaç gün önce işe gitmeyi bırakmıştım. Tekrar dönüş yaptığımızda, yeni baştan başlamak için bir hediye almış gibi mutlu olacağım günleri görmeyi hayal ediyorum. Yürüyüş planımı ise mayalı ekmek kokulu fırınım ile yemek masası arasındaki kısa turlar haline dönüştürdüm. Sonuçta yürüyorum 😍

Çıkarımlar:

11 Mart günü yapılan o konuşmanın ardından hepimiz büyük bir değişim sürecinin içine girdik.

Önce gerçeklerle sonra kendimizle yüzleştik.

Şimdi sürecin dördüncü haftasından sesleniyorum.

Buraya kıymetli bir gözlemimi dikkatle okuyup cebinize farkındalıklarla doldurmanız adına bırakıyorum:

 

Gruplara ayrıldık:

  • İzole hayatlar:
    • Evden çalışma imkanı olan ve/veya duran işlerinin mecburiyeti ile bilinçli ve duyarlı şekilde evlerinde bekleyen hayatlar.
  • İzole olmak istemeyen hayatlar:
    • “Bana bir şey olmaz yeeeaaaahhh” ile “hava almaya çıktım sadece zaten hasta değilim” diyen koy ver gitsin’ciler.
  • İzole olduğunu sanan hayatlar:
    • Evlerinde izole olurken çılgınca gereksiz alışverişler yapıp izole olamayan kişilerin mecburen daha fazla çalışmasına neden olan sinsi benciller! (ve bence bu benciller izole olmak istemeyenlerden çok daha tehlikeliler)
  • İzole olamayan kahramanlar:
    • İnsanların temel ihtiyacı için yeterli mesleklerin neler olduğunu bizlere hatırlatarak sağlığımız ve temel ihtiyaçlarımız için çalışmakta olan güzel insanlar.
  • İzole olamayan kaygılılar:
    • Yaptığı iş şu dönemde devam etmezse büyük boşluklar doğmayacak olmasına rağmen ekonomik kaygılarla çalışmaya mecbur tutulan ustalar, emekçiler, canım insanlar.

Ben, travmamı ah’lanmak yerine; araştırarak ve yeniden başlayacağımız gün itibari ile hayatımda oluşacak değişikliklere hazırlanarak savmaya çalışıyorum. Kimseye zararım dokunmasın ve bu süreçte fayda sağlayacağım minicik konular varsa yapabileyim diye çabalıyorum.

Lütfen bilinçli kalın….

Evde kalın demek isterdim ancak bu söz benim ağzıma acı, yavan bir tat bırakıyor.

Bunun yerine

  • Lütfen bilinçli kalın ve bu süreçten doğaya karşı, insana karşı, koşturmacalı düzeneklerimizin kafeslerine karşı daha büyük aydınlanmalar ile çıkmaya çalışın.

diyorum. 😇😇

Sağlıkla,

Hatice Bulut

Tanım:

Travma: Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür