2019’a girerken 2018’e veda yazımda “Hoşçakal Sosyal Yılım” demiş ve 2019’u “Merhaba Özgür Yılım” diye çağırmıştım. 2019’da “Özgürlük” kavramını “kendi doğrularını yaşamak” olarak sindirip, o sindirim sürecinde hatalarla yoğrulup, yılımın adını bu kavramla örtüştürdüm.

Oysa özgürlük, Amerika’da bir heykel, aileden alınan izin veya plansız bir tatil ile sınırlıydı kafamda; bu yıla kadar, bu zamana kadar…

Bu kıza kadar, bu kıza kadar lay lay la… 🎵🎵🎵🎵🎵🎵

(Bu da fon müziği olsun) 🙂

Özgür yılım…

2019 yılı boyunca hayatımı tam bir performans değerlendirme uzmanı gibi ele aldım. Geribildirime olumlu cevap vermeyenlerle görüşme akdini derhal fesh ettim. Hiç bir vazgeçiş kolay değildi. Ancak zarar veren, sürekli olumsuz olan kişi ve durumları terk konusunda daha dik ve emindim. Bu beni daha mutlu ve daha yalın biri yaptı.🖐😇

2018’e vedam da yalnızlık için şu sözleri yazmıştım:indir (1)

Yalnızlığım! Nasıl da güzel vakit geçirdik bu yıl, seninle… Bazen kalabalıkta, bazen kanepede ağırladım seni. Harika bir misafirdin. Bana, beni kucaklamayı öğrettin. En verimli zamanlarımı seninle geçirdiğim için en çok da sana teşekkür ederim. İyi ki varsın. Sana zaman ayırmayı bilmek çok güzel… 👩‍❤‍👩

2019’da bu güzel misafirin sevdalısı biri ile tanıştım. Yalnız alanlarına dokunduğunuzda elektrik çarpmış gibi oluyorsunuz.  Sonra sonra onu anladım. Sindirdim. Hatta içselleştirmiş olacağım, ona benzedim.

Yalnızlığım seni keyiflendirmek ile görevliyim. Bunu anladığımdan berri vazgeçişlerden korkmamanın üstün gücünü yaşıyorum. Sana tekrar ve tekrar teşekkür ederim.

Yılın içinde zor günler vardı, karamsarlıklar. Her karanlığın sonundaki aydınlığı yıl içinde tekrar tekrar yaşadım. Yıl sonunda katıldığım “People Make The Brand” zirvesinde Evrim Kuran’ın “7 kere düş, 8 kere kalk” sözünü yıl boyunca her yıl olduğu gibi 80 kere düşüp 81 kere kalkarak yaşadım. Ancak olgunlaşma sürecine girdiğim yaşların etkisinden olacak düşmelerim daha temkinli, kalkmalarım daha emindi. Kalkacağımı bilmek düşmelerimden aldığım çıkarımları sürekli arttırdı.

indir (3)Yıla sulu sepken bir umutla girmiştim. Yılın belirsiz bir zamanında, plansız bir dokunuşla fazlası ile fırtınalı, her fırtına sonrası itiraflar ve çıkarımlarla dolu tecrübeler yaşadım.

Hem pastam dursun hem karnım doysun’culara bol bol selam gönderdim. Pastalarına mum diktim. Bazılarına farkındalık kazandırmanın haklı gururunu da yaşadım.

İş konusunda dibi ve göğü gördüğüm enteresan bir yıldı. Yılın ilk aylarında müthiş bir karamsarlığa girmiş ve aşık olduğum işimin faydalarını kimsenin göremeyeceği kaygısına kapılmıştım. Kendimle ilgili özgüven düşüşlerim olmuştu. Çünkü evet ben de mobing mağduru olmuştum! Şimdi korkusuzca yazdığım bu durumu bir davaya taşımayı hiç düşünmedim. Ancak birinin gel git’li egolarının iş ve özel hayat dengemi nasıl alt üst edebileceğini, iş konuşurken şakıyan bir bülbül gibi olan benliğimi nasıl sessizleştireceğini görmüştüm. Kısa bir süre sessizlik yaşadım. Sonra bana inanan ve “sen neler başardın”, “sorun sende değildi” diyenlerin beni silkelemesi ile ayağa kalktım. Yılın ilk büyük düşüşüydü ve sağlam kalktım. Yılın geri kalanı yapıcı, inandığım ve iz bırakan işlerle geçti. Demek ki ilk mobing’im beni sağlam güçlendirdi. Kendilerine teşekkür edemeyeceğim ancak bu durumu da yendiğim için kendimi tebrik ediyorum. Tekrar aynı duruma maruz kalsam daha cesaretli olacağıma da eminim.

Yıl boyunca Sosyal sorumluluk projelerinin içinde bulundum. Bir şeyin ucundan tutma hazzını sıcak ekmek üstünde tereyağı gibi yaşadım. Teşekkürlerin tadına ise verdiğim emeğin karşılığında birilerinin hayatlarına dokunduğumu hissettiğimde vardım.

images (2)Mucize birikimlerim yok. Yaşım yol ortasından hallice… Sadece söylenmek yerine çözüm üretme peşinde olmayı seviyorum. Fark katmak derdinde falan da değilim. Gayet sıradan olduğuma inanıyorum. İnsanların muhteşem olma peşindeki egolarını anlayamıyorum. Herkes muhteşem olacaksa kusurların, yanlışların, düşmelerin verdiği tecrübeyi kim edinecek?

Klavye fedailiği yapmak yerine gücümün yettiği alanlar da katkı sağlayarak yürüyorum. Az laf çok iş! Gençlerle tecrübe paylaşmak, yardım gücümün yettiği yerlere el uzatmak beni yormayan, beni ayakta tutan, motive eden, mutlu hissettiren eylemler oldular. 2020 de çoğalmasını dilerim.

2019 geç kaldığım bir yıl değildi. Her şey zamanında oldu, zamanında olgunlaştı. Mutluluklar, mutsuzluklar, başarılar, başarısızlıklar, cesaret ve korku hep zamanındaydı. Yerli yerine oturdu. Ancak tabi ki zaman zaman yaptığım planlar, kafamda kurduğum olaylar da dış etkenler tarafından ötelenmek ve/veya değişmek zorunda kaldı. Mesela bu yazı dışarıdan vücuduma sızıp beni yavaşlatan bir hastalık etkeni yüzünden ötelendi. 2020’yi buldu. Oysa 2019’a aitti.

Yılın sonuna doğru yaklaşırken büyük bir hata yaptım. Yaptığım o hatayı çiğ lokma yer gibi yedim. Mideme oturdu. Hiç sindirmeden kalsın orada istedim. Koşarken hissetmeliyim. Karar verirken hissetmeliyim. Giderken hissetmeliyim. Kalırken hissetmeliyim. O hata benim 2020’de yolumu çizecek bilincindeyim.

Hoşçakal özgür yılım. Güzel sınavlar verdim. Güzel insanlar tanıdım. Büyüdüm, büyüttüm. Renkleri, çocukları ve sevmeyi sevdim. Mutluluğun sahip olmak olmadığını, kabul görmenin uzun süreli mutluluk hazzı yarattığını, kabul görme kısmını yalınlaştırıp sade bir hayatla kabul görüldüğünde daha iyi hissedildiğini keşfettim.

Keşfi bol, dersi çok, sade bir yıldı. Teşekkür ederim.

imagesYeni yılda kendime kattıklarım, kattıklarımdan etrafa saçtıklarım, saçtıklarımdan ışıklar yaktıklarım bol olsun dileyeyim.

Yol uzun. İnişler ve çıkışlar bol. Ağaçları sev, yeşili koru; hayvanları sev, onlara dokun; insanları sev, onlarla paylaş…. Bu kadar…

Merhaba, Cesur Yılım!

Severim,

Hatice Bulut

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür