Zihnim hüzünlüydü, fırsatım vardı ve ben de tatile çıktım.
Ters yüz yaptım. 🙂
Ters yüz???
Pek çok ödül alan ve izlenme rekorları kıran bir animasyon film; “Ters Yüz”.
Film, zihnimizdeki duyguları animasyon karakterler haline sokarak, duygu değişimlerimizi son derece basit bir dille hikayeleştiriyor. Baş karakter Riley’in zihninde neşe, üzüntü, korku, öfke ve tiksinti olmak üzere beş temel duygu yaşıyor.
Hikaye şu şekilde geçiyor:
Riley, anne ve babası ile mutlu bir hayat sürmektedir. Zihnine neşe duygusu hakimdir. Belleğindeki anılar kendini son derece emniyette hissettirmektedir. Ancak kısa bir zaman sonra her şey yerle bir olur. Babasının işi nedeni ile şehir değiştirirler ve yeni bir yaşam alanı, yeni ev, yeni arkadaşlar onu önce korkutur, sonra mutsuzlaştırırlar. Bu sırada zihinde ki tüm işlevler yer değiştirmektedir. Kızın ruh halindeki değişikliklerin zihnin içinde nasıl yaşandığını duygulara verilen animasyon karakterlerin seslendirmeleri ile izleriz.
Filmde verilmek istenen mesaj beynimize sadece neşenin hakim olmayacağı, tüm duyguların bir dengesi olduğudur. Film, ruhumuzu sarsan olaylar sonrasında tekrar mutlu bir insana dönüşmek istediğimizde, bunun çılgın neşe hareketleri ile değil, öfkenin yerini hüzne bırakması, hüznün sakinlikle neşeye geçmesi ile dengeleneceği mesajlarını verir. Nitekim küçük kızımızda öfkenin hakim olduğu beynini önce hüzne sonra neşeye teslim ederek anılarını tekrar yerli yerine koyacaktır.
Yan Bilgi:
Başımıza gelen iyi yada kötü her türlü duruma alışma sürecine “hedonik adaptasyon” denir. Hedonik adaptasyon kavramı insanların dış etkenlere gösterdiği alışma durumu şeklinde ifade edilmektedir. Bu etkenler pozitif olaylar için geçerli olabileceği gibi negatif olaylar için de geçerlidir.
Buna bağlı olarak sonsuz mutluluk veya hüzün insan psikolojisinde yeri olmayan kavramlardır. Hedonik adaptasyon ile zihnimiz bir denge kurmaktadır.
Son zamanlarda:
Güvende hissetme konusunda ruh halimiz zedelenmiş, gelecek kaygılarımız artmış, sosyal medyada gördüğümüz pek çok görüntü içimizi daraltmış durumda. Zihnimizi önce öfke sardı, şimdilerde yerini hüzne bıraktı. Tekrar mutlu olmak mümkün. En azından bireysel olarak üstümüze düşeni yapmalıyız. Mutlu kalmaya çalışmak; evimizin önündeki çöpü süpürüp sokağımızın temizlenmesine katkı sağlamak gibi bir harekettir. Amaçlarımız için yürümeye devam etmek, pes etmemek, çalışmak, çalışmak, çalışmak gerekir. Arada da beyne oksijen gitsin diye mola vermek gerekir.
Ben de, öfkenin terki diyarı ardından, hüznün ağırlığı ile, hayati telaşlara bir mola verdim ve bavulumu toplayıp tatile çıktım….
Tatile çıktım. Cebime güneşin batışını koydum. Eve geldim yoktu…
Tatile çıktım. Cebime havanın meltemini koydum. Eve geldim yoktu…
Hiç çalışmadım… Ayaklarımın tabanları ağrıyana kadar gezdim…. Gündüz sıcağında taşa tırmandım ve akşam dalgasında ayağımı suya soktum… Telefonu tatil fotoğraflarını arkadaşlarıma göstermek için aldım… Yorumlara cevap yazmadım, tatil sonuna sakladım.
Tatile çıktım. Bir kanepenin üzerinde bağdaş kurup oturdum. Duvarla konuştum. Biraz uzandım. Tavanı sohbete dahil ettim.
Tatile çıktım. Beynimdeki sorunlar ve sorular benimle geldi. Arada iç sesler belirdi. “Aman bee” dedim, “cevaplarınızı şimdi vermeyeceğim. Eve gidince sakin kafayla düşündüklerimi size anlatırım”.
Tatile çıktım. Yaş alan dünya korkularımın üstüne, daha yaşanacak çok şey var dedim… Eve döndüğümde yeni tatil planları yapmaya, tatil bütçeleri çıkarmaya karar verdim…
Tatile çıktım. Kelimeleri tuşlara dökmedim. Cebime koydum. Oturduğum restorandaki çocuğun tavrını, dondurma alan kızın edasını, hediyelik eşya dükkanı sahibi ablanın satış tekniğini izledim. Hepsini bir bir kafama yazdım. Kalemime yön versinler diye cebime koydum. Eve geldim, duruyorlardı. Yazdım.
Tüm sorumlulukların omuzlarımdaki kulunç etkisine ters köşe yaptım. Oluruna bıraktım. Akıntıda gitmeye ve evrene, dünyaya, ülkeye, bölgeye, şehre, mahalleye, işe, eve dair tüm beklentilerimi azaltmaya karar verdim. Onlardan beklentilerimi azaltıp, kendimden beklentilerimi yükselttim. Kendimi kendi yaşamımın kahramanı ilan etmeye karar verdim, nasıl olsa başrol oyuncusu bendim.
Motivasyon kaynağım küçük mutluluklarla, küçük dünyamı renklendirmektir bundan böyle.
Büyük düşündükçe büyük düşüyormuşsunuz. Yaralarınızı sarma vakitleriniz darsa ve yaralarınıza ağlayanınız varsa katlanması zor oluyormuş, anladım… Temkinli olma kararları aldım.
Tatilden döndüm ve ilk olarak cebimden bu satırları döktüm. Hüzünlerim şimdi yerini neşeye bırakıyor…
Yarın zil takıp oynayacağım.
Bilgisayarda biriken işlerimi beynimdeki “yeni yerler gördüm” tınıları ile neşelendirecek ve iyi bir dünya kurgusu için minik planlar yapacağım….
Sevgilerimle…
Hatice Bulut
Leave a Comment