Sürekli değişen bir Dünya düzeni içinde; teknoloji ile paralel büyüyen 70’li ve 80’lilerin yöneticilik yaptığı ve teknolojinin içinde doğan,  hızla gelişen teknolojinin bir parçası olarak büyüyen 90lıların iş dünyasına katıldığı bir dönem içerisindeyiz. Rekabet ortamlarının getirisi “fark yaratmak” oldu. “Fark yaratmanın” kişide oluşması için yapması gerekense “farkındalık”…

İşte tamda bu noktada, dinleyicilere; zaman zaman yaşanmışlıklarını paylaşarak, zaman zaman bilgilerini aktararak, zaman zaman yetişkin oyunları ile eğlenceli hale getirerek  kişilerin “farkındalıklarını” yükseltip, farklılık yaratmayı amaçlayan eğitmenlerin adını duyar olduk hayatımızda…

Farklı isimlerdeki eğitim başlıklarını, farklı özgeçmişler ile kurum çalışanlarına veren zamane konuşmacıları idi eğitmenler. Kimisi zamanın yaşını almışı, kimisi yaşının iyi gözlemlemişi, kimisi tırnakları ile kazıyarak kariyer edinmişi, kimisi akademisyeni, kimisi dirsek çürütmüşü ve hepsinin ortak özellikleri hitap gücü kuvvetli ve “farkında” insanlar oluşu…

cldslsfsdPeki, eğitmenler yola farkındalık yaratmak için çıktılar. Şirketler eğitime nasıl baktılar;

Buhar makinesinin icadı ile toplu şekilde çalışmaya başlamış ve sanatkarlıktan zanaatkarlığa dönüş yapmıştı Dünya emekçileri. Ancak bu oluşum süreci sonrasında çalışanlar ve işverenler arasında çatışmalar başladı. İlk sendikal eylemler ile sesini duyuran ve makinenin işçi olmadan sadece bir demir yığını olacağını belgeleyen tarih bize yine “önce insan”  vurgusunu öğretti. Ardından gelen küresel rekabet ortamı ise insanın daha iyisini yapabilmek adına önünde sürekli bir gelişme haritası olması gerektiğini gösterdi.

Yüzyıllar süren bu tarihi gelişimlerin ardından;

Kişisel gelişim eğitimlerine destek vererek, insana değer verdiğini insana yatırım yaparak gösteren kurumlar insanın kendini geliştirmesi ve farkına varmasını amaç edindi.

Ölçme değerlendirme anlamında şirketlere verilen kişisel gelişim eğitimlerinin faydası sürekli olarak fldslvssorgulanmaya devam etmektedir. Ekibin beraber almış olduğu bir bilgi, beraber paylaşmış olduğu bir kurgu, beraber yorumlaştığı bir an,  beraber eleştirdiği bir eğitmen, beraber alkışladığı bir dinleti onları muhakkak ki iş ortamında sosyalleşme ve kültür düzeyinin önemi açısından perçinleyecektir. En iyi arkadaşlarımız okul günlerimizde kazandığımız sıra arkadaşlarımız değil midir? Neden iş yerlerimiz iş okullarımız olmasın ve ekip arkadaşlarımızla aramızda bir dağ gibi duran organizasyon şemasında ki üst basamağa çıkma egoları yerini;  iş okullarımızda ki beraber eğitim aldığımız sıra arkadaşlıklarına bırakmasın?

Bir taraftan eğitim her yaşta şart derken, kesintisiz hizmet anlayışlarımız ve yüzde yüz misafir memnuniyeti politikalarımızla sahada hizmet vermekte olan çalışanların mesai saatleri içinde eğitim alması konusunda organizasyon zorlukları çektiğimizde görülmektedir. Ancak nasıl ki hastalık,  istifa gibi ani süreçlerle ilgili, kişilerin sahada olmama ihtimallerine dair bir acil durum eylem planı olmalı ise, eğitimler içinde aynı şekilde cömert organizasyonlar yapılmalıdır.

indir (2)Madalyonun iki tarafından da bakmaya çalışıyorum. İnsan Kaynakları Eleman/Uzman/yöneticilik deneyimlerimde; eğitimi destekleyen, eğitimi sorgulayan, eğitimi verdiren ama amacına karşı ilgi duymayan, farklı karakterlerde şirket yapıları gördüm. İçeriden yetişmiş ve tırnaklarını kazıya kazıya kariyer sağlamayı hedeflemiş biri olarak çalışanın eğitime bakış açısını gördüm.  İnsan Kaynakları Mesleğine mesleğin doğru tanıtıldığı kişiler yetiştirme isteği ile sertifikalı programlarda eğitmen olarak sınıftan eğitime bakış açısını gördüm ve kişisel gelişim üzerine yol almaya devam ederken sahnelerden eğitime bakış açısını gördüm…

Madalyonda ki tüm yüzlerde aynı duygu vardı;

Ülkemizde eğitime destek adına alınması gereken çok yol varken motivasyon, birlik ve en önemlisi “farkındalık” için eğitim şarttı…

Hatice Bulut

 İnsan Kaynakları Danışmanı & Eğitmen

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür