Aylardan, Ağustos. Hava, ülke genelinde sıcak… Kimi öğlen saati şekerleme yapıyor, kimi güneşin alnında terle çalışıyor, kimi -herkesin bir fikri, kimsenin çözüm üretmeye cesareti olmadığı- yerlerde nöbette… Kimi bilgisayar başında, arada ağrıyan omzunu dinlendire dinlendire çalışıyor… Kimi her fırsatta her ortamda selfi peşinde…

Annemin bir sözü geldi aklıma “az laf çok iş”… Birde, taşıma suyla dönmeyen değirmenler ve laf çarkı ile dönmeyen dolaplar var…

Bugün çok güzel bir kız, bir paylaşım sitesinde, sevdiğim bir kitap ile selfi çubuğunu da kullanarak poz vermiş…  Kitaptan bir adet daha satılması sevindirici ☺ . Kitaplar, böyle böyle sanal dünya ile aralarındaki, ezeli rekabette, minicik bir adım daha atmış olacak, değil mi? Malum kitaplar artık kariyer parçaları olarak yazılıyor, bir kazanç kapısı ya da yazarlığı bir meslek olarak görme olgusu ile değil…

Kitapların koimages (3)kuları vardır…. Dokunduğunda iz bırakan mistik bir havaları… Plaktan müzik dinlemek gibidir kitaptan okumak yazıyı… Plakta hışırtı vardır, kitapta sayfaların sesi… Plakta dinlemek isteğin özel bir bölüm var ise nakarata geri dönemez, baştan dinlersin her seferinde… Kitapta da “kaçıncı sayfadaydı o sözler” diye çevirmen gerekir sayfaları başa doğru… Parmakların biraz yorulmuştur elbette, bulana kadar aradığın sözleri…

Cd ile dinlenen müzikse, bilgisayardan okunan yazı gibidir… Teknoloji emek azaltarak istediğin gibi kullanılabilir… İstediğin bölümü, mısrayı, cümleyi ve hatta kelimeyi bir tık ile bulursun pc yazılarında ve istediğin yerindir-1i istediğin sıklıkta, hiç yorulmadan baştan alabilirsin cd çalarlardan dinlenen müzikte…

Plak cd kadar pratik, kitap pc kadar rahat değildir… Tatları farklıdır… Zaman diliminden uzaklaşmamak, geçmiş zamanın getirdiklerini yok etmemek adına iki tadı da bilmek ve yaşamakta fayda vardır… Bugün bilgisayar kullanmayan bir ofis çalışanı düşünülemediği gibi, hiç kitaba dokunmamış birinin de okumanın kültürüne dokunduğunu söylemek mümkün değildir…

Biri devamlılığını korumalı, öbürü kendini geliştirmeye kesinlikle devam etmelidir… Bizlerde bu iki ahengin uyumu içinde palazlamalıyız kendimizi…

Bu yazıya ilham olan güzel kıza döneceğim naçizane paylaştığım bu yazımın sonunda;

indir“yanağına koyarak fotoğrafını çekip paylaştığın o güzel kitap senin güzelliğine güzellik katmayacak senin ruhuna dokunacaktır… Ve:

-Ne yedin bugün?

Sorusuna;

-Söylemesi ayıptır, doyduk işte…

Diyerek, kestirdiğimiz bir kültürün devamını korumayı konu alan o kitaptan, doğru faydalanmak bu şekilde zor görünmektedir.

Elinde tutuğun o tadı (kitap), doğru faydalanman gereken diğer tat ile (pc) karıştırırsan kitabın tarifi, tadı, dokusu bozulacaktır… O yazar senin beğeni butonuna değil, yazdıklarının anlaşılması ile ilgilenmektedir… Umarım okuduklarını anlamış ve yazarı mutlu etmişsindir… 😉

Sevgilerimle…

Hatice Bulut

İnsan Kaynakları Danışmanı & Eğitmen

Yazan:

Hatice Bulut

ikblogger, ik, insan kaynakları, okur, yazar, düşünür